Ülkemizi nasıl bir seçim bekliyor veya bizi gerçekten bir seçim bekliyor mu? Bu sorunun cevabını hemen vermek zor. Ama sağlıklı ve adil bir seçim yapmamızı engelleyecek pek çok etken var. Gelin bu koşulları sıralayıp yaklaşan seçim sürecinin fragmanını izleyelim.
Uğur K.Yiğit, Dr.
İlk oyumuzu 1840 yılında sancaklarda kurulan Muhassıllık Meclisleri seçimlerinde kullandık ve sonrası geldi. Zaten hep öyle olur. Cin şişeden çıktı mı gerisi gelir. Öyle veya böyle gelir.
Elbette bizde de tarihin akışına direnenler, cin olmadan adam çarpmaya çalışanlar oldu. Seçim yapmak istemeyenler, bir bahaneyle parlamentonun kapısına kilit vuranlar veya seçilmesini garanti edecek bir “oylama” icat etmenin peşinde koşan iktidar görgüsüzü otorite sevicilerle birlikte yaşadık hep. Ama özgürlüklerinden asla vazgeçmeyenler de vardı. Derken geldik işte bu yıllara!
Türkiye şimdilerde yeniden bir seçim sürecinde. Her defasında çok kritik olan seçimlerin en kritiği bu gibi görünüyor. Bilirsiniz, yaklaşan her seçim hep en önemlisi gibi görünür.
Peki ülkemizi nasıl bir seçim bekliyor veya bizi gerçekten bir seçim bekliyor mu? Bu sorunun cevabını hemen vermek zor. Ama sağlıklı ve adil bir seçim yapmamızı engelleyecek pek çok etken var. Gelin bu koşulları sıralayıp yaklaşan seçim sürecinin fragmanını izleyelim.
Tuttuğu Tarafı Zaten Açıklamış bir Kurul: YSK
Ülkemizde seçim süreçlerini Yüksek Seçim Kurulu yönetiyor. İşlemler ve oy sayımıyla ilgili ihtilaflar için son karar merci de Yüksek Seçim Kurulu. Kararları kesin, itiraz makamı yok. Ama bu kurul İstanbul seçimlerinde aynı zarftaki oyların kimisini geçerli kabul edip kimisini iptal etmiş bir Kurul. Peki hangilerini geçerli sayıp hangilerini iptal etmişti?
Net olsun, şöyle yazalım: Yüksek Seçim Kurulu İstanbul seçimlerinde “iktidarın kazandığı İl Genel Meclisi” oylarını geçerli kabul ederken, “muhalefetin kazandığı Büyükşehir Belediye Başkanlığı” oylarını geçersiz saymıştı. Oysa sandıklar, oyları sayanlar, seçmenler falan hep aynı idi. Bütün değişkenlerin aynı olduğu denklemde sadece Ekrem İmamoğlu’na verilen oyları iptal etmiş bir Yüksek Seçim Kurulumuz var. Bir Kurul hangi tarafı tuttuğunu daha açık nasıl anlatabilir ki?
İşte seçim günü itiraz dilekçeleri hakkındaki son kararı bu kurul verecek.
Dizayn Edilmiş İl ve İlçe Seçim Kurulları
Nitekim İstanbul seçimleri yenilendi. Muhalefet bir daha kazandı ama iktidar bu süreçten dersini çıkarmıştı: Hemen “FETÖcüler yaptı!” diyerek oy işlemlerinde görev alan kişiler hakkında soruşturmalar başlattı. Görevliler il genel meclisi oylarını sayarken sorun yoktu ama İmamoğlu’na verilmiş oyları saydıkları esnada FETÖcüye dönüşmüşlerdi. Büyükçekmece İlçe Seçim Kurulu Başkanı Enes Sevgi baskılar nedeniyle emekliliğini istemek zorunda kaldı.

İktidar herkese dersini verdi ama yetinmeyip ödevini de yaptı: “En kıdemli hakimin il/ilçe seçim kurulu başkanı olması” uygulamasını mevzuattan kaldırdı. Kendi döneminde atadığı tanıdık hakimleri il/ilçe seçim kurulu başkanı yapmak en adil olandı.
İktidar kurulların yapısı ile o kadar açıktan ve keyfi bir şekilde oynuyor ki bu durumdan tedirgin olan birçok hakim hukuksuzluğa alet olmamak için görevlendirme günü rapor almayı tercih etti. O gün yüzlerce hakim birden hastalandı, YSK’ya rapor yağdı.

Ama hükümetin böyle şeylerden çekindiği veya mahcup olduğu falan yok. Dizayn edilmiş seçim kurullarımız bir çok bağımsız ve adil karar verecek gelecek seçimlerde.
MHP adına Basın Açıklaması Yapan Valiyi Hatırladınız mı?
Seçim süreci sadece seçim kurulları ile yürütülmüyor elbette. Boş pusulaların, oy çuvallarının, görevlilerin veya binaların güvenliği, transferi gibi konularda valilere büyük görevler düşüyor. Örneğin Taksim bombacısı olduğu açıklanan kadın ile cep telefonundan görüştüğü ortaya çıkan MHP’li için derhal aklayıcı bi açıklama yapan Şırnak Valisi seçim günü çok çalışacak.

Onlarca konseri, festivali yasaklayan tanıdık valiler o gün hep adil bir seçim için mesai yapacaklar. Siz oyunuzu kullanıp evinize döndüğünüzde onlar hep demokrasinin peşinde olacak.
Yeni Şehirler, Yeni Dizayn Oy Bölgeleri
Türkiye’nin 81 ili var. Ama bu her an değişebilir. Son haftalarda medyaya sızan bazı haberlere bakılırsa iktidar çok sayıda ilçeyi il yapmayı hedefliyor. Yeni illerin sınırlarının tespiti ve mahallelerin bölünmesi işleri, oy oranlarına göre dizayn edilebilecek tertemiz bir boyama sayfası gibi. İstediğiniz partinin rengine boyayabilir, yeni şeyler deneyebilirsiniz. Mahalleleri istediğiniz gibi karıp, harika numaralar yapabileceğiniz bir Las Vegas destesine ne dersiniz? İhtiyaç halinde bu deste de oyuna dahil edilecektir.

Seçim Olursa Seçmen Kim Olacak?
Türkiye’de e-devlet uygulaması var. Bu sistem sizi üye olmadığınız bir partiye üye olmuşsunuz gibi gösterebiliyor. E-devlete girdiğiniz bir gün, 30-40 yıllık emeklilik ve prim bilgilerinizin değiştirildiğini görebilirsiniz. -Eğer varsa- üniversite diplomalarınız, cep telefon hatlarınız, elhasıl bütün kişisel bilgileriniz bu sistemde ve anlaşılıyor ki birileri buraya girip istediği değişiklikleri yapabilir durumda.
Mesela İstanbul yerel seçimlerinde buradan sorgulama yapan birçok vatandaş evlerinde tanımadıkları insanların seçmen olarak kayıtlı bulunduğunu gördü. Peki ne oldu? Tabii ki hiçbirşey! Bu ilginç değil mi? Yani birisi bir bilgisayar komutuyla sayısız ikametgah veya seçmen yaratabilir mi? Peki yaratıyor mu? Peki sizce yaratmaz mı?
Bir süre önce adı siyasi haberlere konu olmuş bir okul müdürünün yanlışlıkla(!) paylaştığı bir mesajında, “İçişleri Bakanımızdan talimat geldi. Nüfus müdürlüklerinde sorun var, seçim öncesi gündeme gelmemesi gerekiyor” diye yazarak meslektaşlarından geçici personel takviyesi istediğini gördünüz mü haberlerde? Nüfus müdürlüklerinde ne tür bir sorun, nasıl bir yoğunluk var? Neden bu kurum için parti rozetiyle gezen milli eğitim personeline özel bir mesaj atarak destek talep ediliyor? Bu “işlerin” seçimden önce ortaya çıkmaması niye önemli? Kim bilir, kim bilir!

Suriyeli Vatandaşlarımız Şimdi de Oy Kuyruğunda!
Aslında seçmen listelerinde kimlerin yer aldığı tamamen belirsizleşti değil mi! Suriyeliler, Afganlılar, Iraklılar… Ensardı, muhacirdi, yabancıydı, mülteciydi falan derken bizim geleneksel usül seçmen listelerimiz yok olup gitti. Hangi Afganlı hangi adreste, kaç Suriyelinin cebinde TC kimliği var bilenler beri gelsin! Seçim günü oy sandıklarının önünde PTT’deki maaş kuyrukları gibi Suriyeli kuyruğu görürsek ne olacak? Uygun bir basın açıklaması yapsın diye valiliğe dilekçe mi vereceğiz?
Ülkemizde milyonlarca sığınmacı yaşıyor. Tek bir kişinin siyasi ihtiyacı doğrultusunda kullanılmaya müsait milyonlarca insan. Onların varlığı sayesinde ülke bütçesine “Suriyelilere harcadık” diye yazıp geçebilir veya Avrupa’dan “para vermezseniz mültecileri Türkiye’de tutmam” diyerek para koparabilirsiniz. İşinize geliyorsa oy kullandırmak için vatandaşlık verebilir, hangi seçim bölgesinde lazımsa oradan bir adreste oy kullandırabilirsiniz.

Mültecilerin dağılımını seçim bölgelerindeki ihtiyacınıza göre ayarlamaya “Suriyelileri Seyreltme Projesi” dersiniz olur biter. Birkaç bin oy ile milletvekillerinin, belediye başkanlarının kazandığı veya kaybettiği seçimler için fena bir enstrüman sayılmaz.
Seçim Yapılmazsa İtiraz Dilekçesi Kime Verilecek?
Bir çırpıda akla gelen bu başlıklar seçimlerin ne kadar adil yapılacağı hakkında bir fikir veriyor. Ama bir sorun daha var: İktidar bu durumda bile seçimi kazanabileceğinden emin değil. Mahkemeler, RTÜK ve yeni sosyal medya yasası aracılığıyla her muhalif cümleyi tehdit altında tutmaya ve cezalandırmaya azmettikleri belli. Fakat yine de seçim sonucunu kestiremiyorlar.

Eğer bir seçim olursa bildik tür bir seçim olmayacak, bu kesin. Ama ötesi var: Saray, kazanacağından emin olamazsa seçimin adaletsizini bile yapmayabilir.
Türkiye maalesef bütün gücünü tek bir kişinin iktidar olma mutluluğuna adamış bir devlet artık. Kurumların, organ ve makamların varlık sebebi her gün acılaşan gerçekleri devamlı örterek sanal baharlar anlatmak ve masal dinlemek istemeyenleri cezalandırmak. Bu ortamda muhalefetin yenmesi gereken bir parti lideri değil bizzat devletin kendisidir. Böyle bir zaferin seçimle kazanılması ise imkan dışı sayılabilecek kadar nadir görülmüştür.
Devleti, hanedanı ve otoriteyi kutsamayı icat etmiş olan coğrafyada yaşıyoruz. Dinlerimiz, kurumlarımız ve halklarımız hep devleti kutsayan temel bir içgüdünün üzerine inşa edilmiş durumda. Aklınızdan çıkarmayın: devlet kutsalsa, hep kazanacaktır ve siz de hep razı olacaksınız.
Seçim günü ailenle mutlu bir sabah yürüyüşü yapıp yakınındaki okulda oy kullanacaksın ve “Taliban’la çok da farklı bir tarafımız yok” diyen kişi sarayını bırakıp gidiverecek öyle mi? Sivri biberin kilosu bile 100 lira ama özgürlük bu kadar bedavaya gelecek öyle mi? Keşke öyle olabilse!
Uğur K.Yiğit, Dr.
“Bir Seçim Yapılacak mı?” üzerine bir yorum