Uğur K.YİĞİT, Dr.
Ankaralılar için zor bir kış oldu. Ama sonunda cemrelerin düştüğü günlere kavuştuk, havalar ısınmaya başladı. Hayır hayır yanlış anlaşılmasın, bu yıl çok soğuk bir kış yaşamadı Ankara. Bizi zorlayan şey doğal gaz faturalarıydı. Alıştığımız tutarlardan çok daha fazlasını ödedik ısınmaya. Gerçi küresel pazarlarda yarı yarıya ucuzladı doğal gaz ama Ankaralıların faturaları katlanarak büyüdü.
Genel ekonomik durgunluk ve pahalılık gibi sebepler konuşuluyordu dostlar arasında. Gerçek ise daha yatsı olmadan çıktı ortaya: Meğer New York’ta bir öğrenci yurdu yaptırıyormuşuz. Ankaralı iki milyon doğal gaz abonesi el ele vermiş, “vira bismillah” deyip inşaatına girişmişiz. Darısı New York’ta okuyacak olan çocuklarımızın başına.

Elbette ilk paragraftaki yaklaşım biraz mizah dili içeriyor. Aslında olan şey, dağıtıcı firmanın, tahsil ettiği yüklü paranın üstten taşan bir miktarını -Kızılay’ı da aracı kılarak- bir vakfa aktarması. Her nasılsa kamuoyunca da duyulan bu işlem sekiz milyon dolarlık bir transfer. Şirketin başkaca hayırseverlikleri var mı bilemiyoruz. Ama ABD’ye gönderilen paralarla New York’un Manhattan bölgesinde bir öğrenci yurdu inşa edileceği söyleniyor.
Büyük bir hayırseverlik ve doğal gaz aboneleri için büyük bir imkân doğrusu. Doğal gaz sayacından başlayıp ta New York’a uzanan küresel bir hayırseverlik organizasyonu. Bunu kim alkışlamaz ki!

Doğal Gaz Faturalarına Eklenen Hayır Hasenat Bedeli
Tarihsel olarak Vakıf Müessesesi, servet sahiplerinin, imkanlarını paylaşarak hayır işlemesi yöntemi olmalıdır. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi tanımıyla söylersek,
“Vakıf ‘bir malın maliki tarafından dini, içtimai ve hayırlı bir gayeye ebediyen tahsisi’ şeklinde özetlenebilecek hukuki bir işlemle kurulan ve İslam medeniyetinin önemli unsurlarından birini teşkil eden hayır müessesesidir.”
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
Örnek olayımızda “hayırsever” firma, tekel konumunda bir şirkettir. Pazarcı tezgahı fiyatları üzerinden fırtınalar koparıp hal depoları basan kamu aktörleri, sıra bu firmanın fahiş fiyatlarına gelince sessizliği tercih etmiştir. Kamu imtiyazının gücüyle toplanan bu para yaklaşık 3 milyar liradır. Peki bu durumda New York’a yurt yaptıran gerçek bağışçı, duyarlı hayırsever kimdir? Doğal gaz faturasında bir yerlerde gizlenen yurt inşaatı masrafını cebinden ödeyen Ankaralılar mı…Onlardan topladığı paraları New York’a gönderen şirket mi… Transfere aracılık eden Kızılay mı … Yoksa sessizliği ile New York’taki hayır işinin önünü açan iktidar mı?
New York’ta Çocuk Okutacak Ailelere Uzanan Yardım Eli
Bu örnek bağlamında ele almamız gereken başka bir nokta da modern zaman “Vakıflarının” iş görme yöntemleridir. Yeni nesil vakıfların, harcadıkları paranın büyük bölümünü gerçek kişi olan hayırseverlerden değil, kamu kaynaklarından çektiği gözlenmektedir.
Soğancılara operasyon yapılan bir piyasada fahiş fiyatla doğal gaz satan ve kamu gücünün hoşgörüsüne mazhar olduğu anlaşılan bu şirketin, bağışladığı 8 milyon doların gerçek sahibi olduğunu düşünmek mümkün müdür? Cevap karışık. Ama şu çok açık: Vatandaşın bütçesinden hak etmediği miktarda para çeken imtiyazlı bir şirkete ses çıkarılmamıştır ve bu şirketin bağışı da New York’ta betona gömülecektir.
Sahi Neydi İslam’da Vakıf?
Bu örnekte yol haritasının üç aşaması var: İlk aşama “fahiş doğal gaz faturalarının hoş görülmesi”. İkincisi aşama “faturaların krizle ezilmiş vatandaşlardan tahsil edilmesi”. Son aşama ise “yaratılan imkanın, çocuğunu New York’ta okutacak kişilere(?) sunulması”.
Peki kombisini kısıp battaniyesini omuzlarına alan vatandaşlardan toplanan paranın akış yönü normal mi? Üşüyenlere yardım etmesi gereken vakıf kurumun, üşüyenlerin parasını New York’a götürür hale dönüşmesi normal mi? Zenginden alıp fakire mi verecektik yoksa tersi mi? Peki Kızılay’ın hayırsever komisyonculuğu normal mi? Sahi neydi bizim vakfımız?
Başkasının Parasını Dağıtmayı Seven “Hayırseverler” (!)
Kamu kaynaklarına erişme gücüne sahip eş dostun buluştuğu vakıf mekanizmaları, geleneksel vakıf müessesinin özünü yok etmektedir. Elbette zengin ve gerçek hayırseverlerin bağışlarıyla New York’ta yurt yaptırılması, geri kalmış ülkelerde su kuyuları açılması veya dev okçuluk festivalleri düzenlenmesi iyiliği çoğaltabilir. Ancak vatandaşın alın teri, çocuğunun rızkı olan vergilerin veya kamu gelirlerinin milyon dolarlık dilimler halinde New York betonlarına veya başkaca yerlere gömülmesi uygun bir vakıf yöntemi değildir… Doğrudan veya dolambaçlı yollar izlenmesi durumu değiştirmez.
Vakıflarımız, yüzlerce yıldır bilindiği kadar kutsal ise başkasının parasını dağıtmayı seven hayırseverler(!), vakıf yöneticiliğini bir geçim ve zenginleşme kapısı olarak gören hokkabazlar bu iklimden uzak durmalıdır.