KİME NİYET, KİME KISMET: ŞAM’DAKİ CUMA NAMAZINI ESED KILDIRACAK

Standart

İdlib’deki muhalif silahlı gruplar çoktan Türkiye aleyhine gösteri ve eylemlere başladı. Türkiye’deki Suriyeliler de tedirgin. Suriye’deki birliklerimiz ise eşyalarını toplamakla meşgul. AKP’nin “Şam’da Cuma namazı kılma” vaadi gerçeğe oldukça yaklaştı. Şu var ki bu namazı Esed kıldıracak. Kime niyet, kime kısmet!

Uğur K.Yiğit, Dr.

Suriye tarihinin en kanlı sayfası Albay Riyad El Esad’ın 29 Temmuz 2011’de “rejimi düşürmek için Özgür Suriye Ordusu’nu kurduğunu” açıklamasıyla başladı. Albay El Esad bu tarihten yaklaşık bir ay önce, “zalim rejime karşı mazlum halkın yanında olduğunu” açıklamış, Suriye askeri istihbaratı tarafından tutuklanmış ve sadece bir hafta sonra da serbest bırakılmıştı. Barışçıl gösteriler sürüyordu ama silahlar konuşmamıştı henüz.

Muhalif Albay soluğu hemen Hatay’da aldı. Türkiye hükümetinin ısrarla “mülteci kampı” olduğunu söylediği korunaklı bir yerleşkeden büyüttü savaşını. Kartvizitinde karargah adresi olarak Hatay yazılıydı.

Türkiye hükümetine sorarsanız Esed bugün yarın devrilmek üzereydi. Erdoğan yeni hükümeti kuracak “kardeşleri” ile Şam’da Cuma namazı kılacak olmanın heyecanını yaşıyordu. Suriyeli sığınmacılara mazlum Muhacir sıfatı uygun görüldü. Hükümet derhal müslümanların en yüce gönüllü Ensarı olma rolüne soyundu ve yine geri kalan herkesi hain ilan etti. Kaç milyon olduğunu kimsenin bilmediği milyonlar Türkiye’ye aktı.

Türkiye, yüzyılın en karmaşık uluslararası sorunlarından birine işte böyle daldı: Dünyanın en anlamsız argümanlarıyla. Daha yüz yıl önce yüzbinlerce evladını Arap coğrafyasının çöllerine gömmüş insanların aklını çoktan askıya almış bir hükümetin elinde aynı tarih bir daha yazıldı aynı bataklıkta.

Stratejik derinlik yerine rastgele bir yüzeysellikle ilerleyen yılların ardından Suriyeliler ile yer değiştirmiş gibiyiz şimdi: Onlar bizim şehirlerimizde yaşıyorlar biz ise onların şehirlerinde nöbet tutuyoruz. Doktorlarımız Suriyelilerin tüp bebek taleplerine yetişmeye çalışırken gençlerimiz Suriye’de ölüyor. Suriye’nin şehirlerine kaymakam ataması yapıyoruz. Üniversite bölümü açıp dekan tayin ediyor, evlerine elektrik bağlıyoruz. Peki bütün bunların neye hizmet ettiğini bilen var mı? Yandaş bir gazetecinin kocası Suriye’deki fabrikaları rahatça söküp getirsin, satıp da yolunu bulsun diye mi bütün bunlar?

Her neyse! Hükümetin Suriye sorununda da kendi etrafında tam bir tur döndüğü ve başladığı yere geldiği anlaşılıyor. Şimdilerde bizimle tek bir kare fotoğraf versin diye Esed’e yalvarmaktayız. Esed’in cevabı ise çok net: Egemenliğine saygı istiyor, Türkiye askerinin topraklarından çıkmasını istiyor ve silahlı gruplara verilen desteğin son bulmasını istiyor.

Bu durumda hükümetin yıllardır izlemekte olduğu mezhepçi “Esed nefreti” politikasını tek nefeste yalayıp yutması şart. Bu yutkunmanın fotoğrafını ülkece merakla bekliyoruz. AKP’nin “Şam’da Cuma namazı kılma” vaadi gerçeğe oldukça yaklaştı. Şu var ki bu namazı Esed kıldıracak. Kime niyet, kime kısmet değil mi!

İdlib’deki muhalif silahlı gruplar çoktan Türkiye aleyhine gösteri ve eylemlere başladı: Onlara verilen söz neydi hiçbirimiz bilmiyoruz ama “satıldıklarını” düşünüyorlar. Türkiye’deki Suriyeliler de tedirgin: Tek bir adamı “dayı” bildikleri; düzen, kural, vergi tanımadan maaşa bağlandıkları misafirlikleri ellerinden kayıp gidiyor olabilir. Suriye’deki birliklerimiz ise eşyalarını toplamakla meşgul. Belli ki kapanıyor o perde de. Bedelli askerlik yapmış selebritilerin, çürük raporu almış şehzadelerin “gerekirse biz de gidip savaşırız” dediği bir yer kalmayacak Suriye’de.

Peki Albay Riyad El Esad’e ne oldu? O artık isyanın lideri değil. Ama zaman zaman demeçler vererek, “Suriye muhalefetinin kendisinden sonraki dönemde başarısız olduğunu, özgürlük mücadelesi yerine kaçakçılık ve savaş baronluğu gibi uluslararası suçlara bulaştığını” anlatıyor. Meğer ne kadar da toy bir askermiş: Siyasal İslam’la iş tutan her hareketin mutlaka yozlaşacağını hiç bilmeden başlatmış savaşını!

Suriye sorununu daha yıllarca sırtımızda taşıyacağız. Ama şimdi buradayız işte: Başladığımız yerde. Milyonlarca göçmen, yüzbinlerce ölü ve akıl almaz boyuttaki ekonomik kayıpların ardından “Kardeşim Esad’ın” yanına döndük. O da kabul ederse tabi.

Peki bütün bunlardan ders çıkardık mı? İşte onu kimse bilmiyor. Sormaya da korkuyoruz zaten.

Uğur K.Yiğit, Dr.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.