Barış nasıl toplumsallaşacak ki? İki kişi “toplum” sayılır mı? Liderin şapkadan tavşan çıkardığı sürprizli grup toplantılarıyla kalıcı barış gelir mi?
Abdullah Öcalan yeğeni Ömer Öcalan ile görüştü. Amca yeğen çok şey konuşmuşlardır o belli. Ama bizi ilgilendiren başlık elbette “çözüm süreci”. Şöyle aktarıyor Ömer Öcalan: “(…) Bu süreç AK Parti’nin ve MHP’nin süreci değildir; bütün devleti ilgilendiren bir süreçtir. CHP’nin sürece katılımına büyük anlam ve kıymet atfediyorum (…)”.
Bu seferki sürecin taraflarından biri Cumhur İttifakı. Direksiyonda yine Cumhurbaşkanı Erdoğan var. Ve bence bu kez o her şeyi yapabilecek kudrete kavuşmuş durumda. Sizce Erdoğan’ın yapamayacağı bir şey, alamayacağı bir karar, değiştiremeyeceği bir kanun var mı bu ülkede?
Örneğin Aydın Ayaydın’ın Bodrum’daki villasının tuvaleti orman arazisine taşıyordu. Cumhurbaşkanı bir kararname ile o minik toprak parçasını orman olmaktan çıkardı ve Ayaydın’ın tuvaletini yıkımdan kurtardı. Bir başka imza ile İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmıştı. Oysa bu sözleşme, Türkiye’nin öncülüğünde imzalanmış, TBMM iradesiyle yürürlüğe girmiş ulaslararası bir anlaşmaydı.
Her neyse! Konunun orman arazisine taşmış küçük bir çimenlik veya küresel bir anlaşma olması fark etmiyor. Erdoğan’ın değiştiremeyeceği bir kanun, dur denilebilecek bir kararı veya yapamayacağı bir şey yok bence.
Peki Abdullah Öcalan bunu bilmiyor mu? Bilmemesi imkansız. Öcalan da, Kürtler de Erdoğan’ın onlara istedikleri her şeyi verebileceğini biliyordur. Koskoca Cumhurbaşkanı masada nitekim… Bilge lider Devlet Bahçeli masada… Kurucu Önder’e davetler yapılmış, ziyaretler planlanmış… Peki CHP’ye yapılan bu çağrı neyin nesi şimdi?

Öcalan Erdoğan’ın gücünün farkında. Ancak o daha fazlasını biliyor: Erdoğan 72 yaşında, Devlet Bahçeli 78 yaşında. Onların vereceği herşeyin ömrü kısa olacak. Gerçek ve kalıcı bir barış istiyorsa kişilerin ömrü ile sınırlı olmayan, ikna edici bir toplumsal muhatap bulmalı Abdullah Öcalan. İki liderin parlamentoya yasalar yaptırmasının ötesine geçen bir uzlaşı arayışı bu. İşte, “Süreç AK Parti’nin ve MHP’nin süreci değildir…” deyişi, “öyle olmasın” temennisi aslında.

AKP ve MHP’nin yetkili isimleri bile olup biteni basından takip etmekte iken… Ne AKP’de ne de MHP’de süreci devam ettirme iradesi gösterebilecek başkaca hiç kimseler yokken… Barış nasıl toplumsallaşacak ki? İki kişi “toplum” sayılır mı? Liderin şapkadan tavşan çıkardığı sürprizli grup toplantılarıyla kalıcı barış gelir mi? Toplum rızasının üretilmediği bir durumda, Abdullah Öcalan’ın hayatını adayarak dokuduğu bir mücadeleyi getirip orta yere sermesini beklemek mantıklı mı?
Abdullah Öcalan’ın CHP’ye yaptığı çağrı, kavrayışının sağlıklı olduğunu gösteriyor. İki kişiden ibaret bir ittifak ile gelecek planı yapmaya çalışmaktan memnun olmadığını gösteriyor.
Barış isteyen birileri Öcalan’a alternatif bir çıkış yolu göstermeli. Zira o da 76 yaşında. Başkaca bir öneri getirilemezse, yapabileceğinin en iyisini yapmayı denemekten başka çaresi de yok zamanı da. Bunu söylemiş bence yeğenine.
Uğur K.Yiğit, Dr. (7 Kasım 2025)