MÜSLÜMANLARIN OTORİTER İSLAM’A İTİRAZI: İRAN

Standart

Uğur K.Yiğit, Dr.

Biliyorsunuz, İran huzursuz bir ülke. Toplumsal karışıklıklar yaşaması ve bunları güç kullanarak yatıştırması adeta geleneksel bir hal aldı. Uluslararası medyaya yansıyan şeyler bu ülkede olan bitenin ne kadarı, gerçek fotoğraf nedir, bilmek imkansız. Kapalı bir rejim ve kapatılmış milyonlarca kafadan oluşan bir ülke İran.

Molla rejimine karşı duyulan nefretin su yüzüne çıkışı bu kez “başını İslami kurallara uygun olarak kapatmadığı” için gözaltına alınan bir genç kızın 13 Eylül’de işkenceyle öldürülmesi sonucu oldu (Elbette rejim işkence iddialarını reddetti).

Giderek yaygınlaşan protestoların türleri de çeşitlenmiş durumda. Arkadan sinsice yaklaştığı bir mollanın sarığını yere düşürüp kaçan muzip bir kızın görüntüleri var mesela. Okul kitaplarındaki Hamaney fotoğraflarını yırtıp buruştururken poz veren liseliler var. Bazı kanlı görüntüleri de bunlara ekleyebilirsiniz: “Rejim polisi” olduğu anlaşılan iki güvenlik görevlisinin infaz edildiği görüntüler dolaşıma girdi internette (Bu görüntülerin altına, “Rejimin polisi olmayacaksın. Olduysan ağlamayacaksın.” notu düşen tweeter kullanıcıları oldu). Dikkatli takipçiler rejimin arka bahçesi durumundaki medreselerin ateşe verilişini de izlemiştir.

Dini (ve tek) lider Hamaney’in hastalığının ölümcül olduğuna ilişkin söylentilerin ayyuka çıktığı günlerde başlayan gösteriler bir ayını doldurmak üzere. Rejimin demir yumruğu henüz göstericilerin üzerine inmiş değil. Rejim, “Dış güçler sık sık yapıyor bunu. Nasıl olsa bastırıyoruz bir süre sonra” rahatlığında olabilir. Çok hasta olan Hamaney’den yok edici bir talimat bekliyor olabilirler. Rejimden beslenen militanların tedirginliği artmış, öldürme hevesleri azalmış da olabilir. Bunu zaman gösterecek.

Arap Baharı yıllarından bu yana Müslüman ülkelerdeki her kargaşayı bu domino dizesi kapsamında analiz etme eğilimi oluştu. İran’daki durum ise biraz farklı. Arap Baharı hareketleri otoriter yönetimleri hedef alıyordu. İran da oldukça otoriter bir devlet. Ancak İran, bir “İslam Cumhuriyetinin” kendi Müslüman halkı tarafından hedef tahtasına konduğu ilk örnek. Müslümanlar ilk kez Siyasal İslam ile… Yani devleti, toplumu ve her şeyi İslami kurallara göre yönettiğini iddia eden otoriterlerle çatışıyor. Önceki isyanlar seküler iktidarlara yönelikti. İran’da ise müslümanlar “İslamcı otoriterliğe” isyan ediyor.

Baştan sona siyasallaşmış İslam’ın ilk iktidarı olan yarım asırlık molla rejiminde gençler otoriterliğin kışkırtıcılığına alet olmuş her tür dini sembolden nefret ediyor. “İslam budur, bu İslam’dır” diye diye parti formasına dönüştürülmüş bir örtüye zorlanan gençler buna isyan ediyorsa… Veya gencecik bir kız, otoriterliğe hizmet etmeyi din bilmiş bir mollanın sarığına vurup kaçıyorsa… Veya bir “dini lider” aslında dini lider değil de din adı altında hüküm süren “otoriter bir tek adam” ise… İslam, müslüman, iktidar ve dindarlık hep birbirine karışmış demektir. Bu kargaşaya düşen isyan ateşinin “iktidarı” mı, “halkı” mı yoksa “iktidara hizmet etmeyi seçmiş olan İslamı” mı yakacağını bilemezsiniz. Şimdilik biz de bilemiyoruz.

İran rejimi devrilebilir; gösterileri kanlı bir şekilde (ve elbette geçici olarak) durdurabilir de. Hangisi olursa olsun, İran’daki toplumsal hareketliliğin başarı veya başarısızlığı, siyasal hedefler güden İslamcı otoriterlerin tehdidi altındaki halkları yakından ilgilendiriyor.

İran çok değerli derslerle dolu. Bu dersleri kaçırmayın. Ve özgürlüğün her yerde kazanmasını dileyin.

Uğur K.YİĞİT, Dr.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.