Uğur K.Yiğit, Dr.
Demem o ki: “600 yıldır devam eden bir hanedanın son üyesine” ve “onun işbirlikçiliğiyle ülkeyi işgale yeltenmiş” koca koca devletlerin hepsine birden başkaldırıyorsan silah arkadaşın olmaz. Karar çok hayati ve tarihin akışına karşı koymakla ilgili olduğunda diğer insanlar, dostların, senin için hayatını verebilecek her yakının, aslında senin kararını bekleyen edilgen birer ögeye dönüşürler. Etrafın ne kadar kalabalık olursa olsun, tam karar anında, bir anlığına tek başına kalırsın.
Meydan okuduğun bütün o yüzyılların “sürükleyici akış yönü” ve “büyük devletlerin tehdit eden bakışları” altında kımıldamadan durmak ya da ayağa kalkmak arasında bir seçim yaptığın yapayalnız bir andır karar anı… Silah arkadaşların daha sonra katılır sana ve diğer vatanseverler.

Atatürk için “rakı içiyordu, kafirdi” diyen de var, “hafızdı, müslümanın en iyisiydi” diyen de. Ne kadar da salakça!
Atatürk, İstanbul Boğazının kenarında hala dizili duran “bilmem ne paşa yalısı”, “bilmem kim efendi köşkü” adlı gösterişli yapılardan olup biteni gözlemeyi seçen yüzlerce sırmalı paşa ve şeyh kılıklı adamın, “dur bakalım ne olacak” diye beklediği bir günde, tarihe karşı koymaya “tek başına” karar vermiş bir adamdır. BAŞARISIZ OLUP İDAM EDİLSEYDİ DE BU KAHRAMANCA KARAR ONA YETERDİ ve saçmalamayın lütfen: Böyle bir adam rakı içse de, hafız olsa da pek fark etmez hiç kimse için.
Bu da benim 30 Ağustos notum olsun.
Uğur K.Yiğit, Dr.