Japonları aklımıza gelen her konuda örnek alabilir miyiz?

Standart

Japonya’daki Cinsiyetçilik Probleminin Kökleri çok Daha Derinlerde

  • Yazan : Hiroka Shoji
  • Shoji Uluslararası Af Örgütü için çalışan Doğu Asyalı bir araştırmacıdır.
  • Kaynak: Time.com
  • Orjinal Başlık : A Tokyo Medical School Rigged Exam Results to Favor Men. But Japan’s Sexism Problem Runs Even Deeper
  • İlk Yayın Tarihi: 26 Ağustos 2018
  • Tercüme : Melih R. Çalıkoğlu
Bir erkek Tokyo Tıp Üniversitesinden içeriye girerken. 8 Ağustos 2018. Bir gün önce Tokyo’da bir tıp fakültesi yürütülen bir incelemenin ardından giriş sınavlarında kadın öğrencilerin notlarını düzenli olarak düşürdüklerini itiraf edip, ayrımcılık için özür dilemişti. Kaynak: Kazuhiro Nogi—AFP/Getty Images

“Karımı bir kez daha dövdüm, çünkü kız bebek doğurmuştu.” Bunlar dedemin annemin doğduğu 1958 yılında günlüğüne yazdığı kelimeler.

Dedem kızgındı çünkü annemin doğumu ile birlikte artık iki kızı vardı ve hala soyunu sürdürecek bir bir oğlu olmamıştı. Bu tür davranış onun neslindeki Japon erkekleri arasında nadir görülen bir davranış şekli değildi. 

Dedem, anneannemi, annemi ve teyzemi sık sık dövmesine rağmen, annemden dört yıl sonra doğan dayıma hiç bir zaman el kaldırmadı. 

Annem dünyaya geleli şimdi 60 yıl oldu. Japonya bu süre içerisinde devasa boyutlarda ekonomik gelişme kaydetmiş olmasına rağmen, kadınlara karşı sergilenen tavırda bir şeylerin düzeldiğini söylemek zor. 

Ben de Tokyo bölgesinde doğdum ve büyütüldüm. Geçen günlerde medyaya düşen Japonya’nın önde gelen tıp okullarından birisinin kadın öğrenciler giremesin diye neredeyse on yıl boyunca giriş sınav sonuçlarıyla bilerek oynadığını duyunca şok olduğumu söyleyemem. Japonya’da kadınlara karşı uygulanan kurumsallaşmış cinsiyet ayrımcılığının bu şekilde açık dellileri ile ortaya çıkması çok ender bir durum olsa da, neredeyse sürekli olarak yasa koyuculardan ve sıradan eş dostumdan kadının Japon toplumu içerisindeki geleneksel konumu hakkında bana sürekli yapılan hatırlatmalardan kurtulmak da mümkün değil. 

Patlayan üniversite skandalının benzerini aradığınızda aslında lise giriş sınavlarında da bulabiliyorsunuz. Normalde okullar sınavlarda eşit sayıda erkek ve kız öğrenci alıyorlar. Ancak kızlar genellikle bu sınavlarda daha yüksek puan aldıklarından, okullar kız öğrencilerin giriş taban puanlarını erkek öğrencilerden daha yüksekte tutuyorlar. 

Beni asıl şok eden Japon doktorları arasında yapılan bir ankette, katılımcıların % 65’inin kadınların giriş sınav puanlarının düşürülmesinin kaçınılmaz olduğunu çünkü kadın doktorların bir yandan ailelerine bakarken, bir yandan da 

tam zamanlı olarak çalışmalarının imkansız olduğunu söylemeleri oldu. 

Japon toplumu hala evin gündelik işlerinin ve çocuk bakımının bir işte çalışıyor olsalar da olmasalar da öncelikli olarak kadının sorumluluğunda olduğuna inanıyor. Aynı ankete göre pek çok kadın doktor iş arkadaşları tarafından hamile kalmama konusunda uyarıldıklarını, çünkü kendilerine bu durumun diğerlerinin iş yükünü artıracağının söylendiğini aktarıyorlar. Bu eğilim iş gücü eksikliğinin hissedildiği, çocuk bakımı gibi diğer sektörlerde de gözlemlenebiliyor. 

Çok uzun zamandır, pek çok kadın bu tür ayrımcılığı içselleştirdi ve verili bir gerçek olarak kabul etti. Ben de bu kadınlardan birisiydim. Üniversitede çalışırken bir yandan iş aramak için başvurduğum Japon şirketlerinde çoğu zaman “Bir erkek arkadaşın var mı?” ve “Evlendiğinde veya hamile kaldığında işi bırakacak mısın?” gibi soruları işitirdim.

Bu tür soruları cinsiyet ayrımcılığının açık seçik delilleri olarak görmek yerine, bu tür soruların kadın öğrencilere sorular sıradan sorular olarak görürdüm. Japonyada, hem başarılı bir kariyer sahibi olmak ve aile sahibi olmak nadiren mümkün kabul ediliyor. 

Üniversitemde bana kariyer danışmanlığı sunan kadın, kadın olarak doğum yaptıktan sonra çalışmayı sonlandırmaktan başka seçenekleri olmadığını söylemişti. Bunun sebebi tabii ki ev işleri ve çocuk bakımının tam zamanlı çalışmanın üzerinde üstlendikleri ağır sorumluluklar olması durumunun halen çok yaygın olması.
Eşlerinden çok kısıtlı destek alan kadınlar, üstüne üstlük kamu tarafından sağlanan çocuk bakım hizmetleri ve benzeri politikaların da eksikliğinde kaçınılmaz olarak kariyerlerine devam etmeyi imkansız görüyorlar. 

Çocuklar evde okuldan sonra kendi başlarına kalabilecek yaşa geldiklerinde ise kadınlar iş piyasasına yarı zamanlı ve az gelir getiren işlerde, eğitim ve kapasitelerinin çok altında kariyerlerini geliştirmek imkanları sunan alanlarda çalışmak zorunda kalıyorlar. 

Japonyada evliliklerin bu kadar keskin bir şekilde düşmesinin ve bugüne kadar görülmemiş seviyede düşük doğum oranlarının bir sebebi de kadınların artık kariyer hedeflerini bir aile kurmak için harcamak istememeleri. 

İşin aslı şu ki, mevcut cinsiyet kuralları içerisinde, kadının Japon toplumuna yapabileceği en büyük katkının çocuk doğurmak ve büyütmek olduğu gerçeği. Bu düşünce tarzı çok derinlere yerleşmiş. 2009 yılında Sağlık, İş ve Refah Bakanı Hakuo Yanagisawa  kamuya “kadınların birer çocuk doğurma makinesi” olduğunu söylemekten çekinmemişti. 

Daha geç en ay iktidar partisinden bir milletvekili olan Mio Sugita, eşcinsel evlilik fikrine saldırmak için çocuk doğurmaya ilişkin klişelere başvurdu. Ona göre eşcinsel evlilikler için vergi ödeyenlerin parası harcanamazdı zira bu çiftler “çocuk üretemedikleri için… üretkenlikten yoksundular ve dolayısıyla ulusun kalkınmasına bir yararları yoktu.” Bunlar Japonya’nın genelinde süregelen klişe inanışları gösteren sadece iki örnek. 

Bir haber sunucusunu kendisine 2015 yılında tecavüz etmekle suçlayan, Japon gazeteci Shiori Ito, 30 Ocak 2018’de resim için poz verirken.  Kaynak : Behrouz Mehri – AFP/ Getty Images

Ama işler değişiyor. Ağustos ayında Japonya genelinde 57 avukat, tıp okulu tarafından hakları çiğnenen kadın öğrencilerin haklarının iadesi için bir koalisyon kurdular. Yine de Japonya’daki cinsiyet ayrımcılığının üstesinden gelmek için bu bir kaç örnek yeterli değil ve gözle görülür reformlar için yeterinci yaygın bir farkındalık hala yok. Cinsel tacize karşı bir kampanya olan #MeToo hareketine Japonya’da verilen destek dünyanın geri kalanına göre çok cansız ve cılızdı. 2017 yılında gazeteci Shiori Ito başından geçen cinsel şiddet olayı hakkında savcılar takipsizlik kararı verdikten sonra kamu oyu önünde açıklama yapan ilk Japon kadın oldu. Ito’nun iddiasına göre Japonya’nın önde gelen televizyon gazetecilerinden Noriyuki Yamaguchi tarafından 2015 yılında kendisine tecavüz edilmişti (Yamaguchi iddiaları reddediyor).

Ito, gösterdiği cesaret yüzünden takdir göreceğine kamu oyu tarafından linç edildi, ölüm tehditleri bile aldı. Hem kadınlar, hem erkekler onu bir utanç simgesi olarak damgaladılar ve televizyonlarda Japon yetkililer tarafından ahlaksızca davranmak ve kariyerini ilerletmek için onunla bununla birlikte olmakla itham edildi. 

Tacizler ve kimden geldiği bilinmeyen tehditler o kadar şiddetlendi ve Ito kendini o kadar korumasız hissetti ki İngiltere’ye taşınmak zorunda kaldı.

Başbakan Shinzo Abe Japonya’nın büyümesine ilişkin politikalarında temel başlıklardan birisi olarak “bütün kadınların parladığı bir toplum yaratmak”tan bahsetti. Ama görünen o ki ülke, eğer bu hedefe ulaşmayı gerçekten umuyorsa çok daha sağlam bir temel oluşturmak zorunda. Sistemin bütün zorluklarına rağmen kadınlar Japonya’da parlıyorlar, ve açıkça bunu sistem sayesinde değil ona rağmen başarıyorlar. 

Japonya hükümetinin uluslararası insan hakları standartları çerçevesinde kadınlara ve kızlara karşı uygulanan ayrımcılığı ortadan kaldırma konusunda uymak zorunda olduğu pek çok yükümlülüğe sahip. Kadınlar için eğitim ve istihdam başta olmak üzere eşitliği güvence altına almak zorunda. Aynı şekilde bir cinsin üstünlüğüne veya önceliğine dayalı veya cinsiyet klişeleri üzerinden yürütülen yanlış uygulamalara sebep olan bütün sosyal ve kültürel inançlar ile kalıpları değiştirecek önlemleri de almak zorunda. 

Bunlardan daha da önemlisi, bende dahil olmak üzere her gün maruz kaldıkları cinsiyet ayrımcılığına içselleştirmiş olan bütün kadınların toplumdaki dönüşümü sağlamak için ne tür adımlar atılması gerektiğini artık düşünmeye başlaması olacaktır. Japon kadınları sessizce ayrımcılığa katlanmak yerine hükümeti yaşananlar karşısında sorumlu tutmaya başlamalı ve  haklarına saygı duyulmasını isteyebilmelidir. 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.